17 Şubat 2013 Pazar

TİN...


hiç görmedim gülümsediğini... cemal görmüş; güzelmiş..."ondan o kadar az gülümsüyor" dedim... gülümsedi; yani cemal... yüzündeki hüznün parmaklarımın arasında dolaştığından habersiz çevremde elinde tepsisiyle dolanıyor... insan, bunca kalabalık gürültü ve bunca saçma sapan dişi koku arasında, bembeyaz tüller kuşanmış bir kuğu gibi sessizce dolanır mı böyle hiç... sıradan, basit giysileriyle... ama işte o gözlerinden bütün yüzüne akan olağanüstü lezzetli hüzün... gölgesini bir kabus gibi kalbinin üzerine çöreklendiriyor; dokunsan ağlayacakmış kederinde bir yüzün!...

aslında yeryüzündeki oylumundan habersizce bunca kelimeyle sarmalanmak... budur delice olan... bedeli olmayan bir tablodaki o ünlü paha biçilmez kadınlardan biri haline getirilmek... sihirlik bir adiliğin kıvrımlarında bedeninin ısısını duyumsamak...

tutup cımbızla çekip aldırıyor sana gözlerinin içi... o kadar büyük bir sessizlik var ki güzel dudaklarında... bütün bu kuru kalabalığı denizinin nemiyle ıslatıyor sanki...

sanki ılık bir sanrı... sanki, onu bu amaçla yoğurup üflemiş tam da şu ana yüce tanrı...

o kadar!

eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder