17 Şubat 2013 Pazar

AMNİOSENTEZ...


... aya dönmüş yüzünü güne bakan! kesin bir ibnelik var bu işte... yolunda gitmiyor bazı şeyler; al yuvarlar, yuvarlanmıyor mesela küçük heyecanlarında kalbin... bir martının kanadına takılmış oltalarıyla balıkçılar; gökkuşağının altından geçiyorlar... hala herkes erkek! ebem kuşağı; sen öznesinde söz konusu olunca ebenin beline sarılabilir mi yedi renginin her biri ayrı bir logarın bok kokusuna bata çıka? yolunda gitmiyor işleeerrr...

bir kıvılcım bulsa patlayacak kadının bedeni yanından sessizca kalkıp giden sevgilisinin aklına... her yana haal kırıklığı parçaları yayılacak... sentez halinde yakalanacak ve fotoları basına dağıtılacak bilinmeyen bir kaynak tarafından bütün bitkiler...susuz kaldıkça çatlaması gerekirken dudaklarım; acı biber yanması geçmiyor bir türlü... içimi tireten bir soğuk var ve kuyruğu titretircesine üşüyorum... ama güneşten derisi kavrulan bembeyeaz kuğuların çığlıkları giriyor; tatlı bir gitar tınısının arasına...

parmak uçları dokunmak istiyor birinin... kadının teni dilsiz... konuşmaya mecali yok gecenin çilleri yıldızların... kuzey yıldızı batıya kaçmış; anormal bir iş bu... normal değil... sağdan sola yazmaya başladım tamamını, ağlayan güzel gözlü bir başka kadının hüznünü... gülmeceler biriktirmek derdindeyim oysa; kimse hüznün gergefinde etini acıtmak cesaretini göstermiyor...maçaların sıkmaması durumu genel bir hali ihtiva ediyor...

soldan sağa bütün üç harflibağlaçları bileklerime bağlanmış buluyorum sabah uyandığımda... yere serdiği tualine ana avrat küfrediyor aklımın deli ressamı... şarap lazım biraz... kana karıştırıp,rengini açmak için hemoglobinin; sarhoşluk dert değil nice zamandır...olmalı mı olmamalı mı? yoksa hiç değişmemeli mi? memeli mi? yani yarasa... bu kadar yaramayan bir asayı korku dehlizlerimize dişleriyle sokarken; neden ana tadında bir sınıfın içinde saygın bir yerde mesela?

ı ıh!... yolunda değil bazı şeyler... giderek de bozuluyor... kilisenin çanları, ezanlarla kucaklaşıp kardeş kardeş fenzimi okşuyor..lodosun etkisinden şehrin bütün zangoçları, zan altında; deliriyor... beklemekten daha kör edici bir şey yok bir yerde... derimin bütün gözeneklerini, su ve hava geçirmez yağlı boyalarla boyayarak intihar etmeli... böylece rengarenk ölmeli demişti o tuvalden başka yalnızlığını sarmalayacak canlı bulamayan zavallı ressam... gözenekler tıkanıp hava alamayınca deri... ağız ve burundan alsan bile oksijeni; yitiriyormuşsun ömrünün anlamını formülize eden diyojeni.. geberiliyormuş yani! acayip...

iyi geceler zümrüdü anka kuşu...yalnızlığını aynadaki aksine şikayet eden yaşlı ve bir ayağı çukurda komşu... iyi geceler... sadece masal ünlüsü olan yedisi değil, evrendeki tüm cüceler... dilimde namerdin boynuna dolayıp sıkmam için birikip korkudan bekleyen tüm heceler...iyi geceler, pencerden duvara düşen kulenin gölgesi...benim insanlarıma unutturulan insan hakları evrensel bildirisi...yerebatan zindanında gökyüzü hasretinden habire deri döken sayın şahmeran...bir avuç para için, insanlığını boyalarla gizleyerek sırtını yaslayıp güveneni kandıran... iyi geceler kör karanlık, gözün bebeğini gülümseten nurdan aydınlık...yüzünü aya dönen güne bakan, en kör hançeri sırtını döndüğün an ruhuna takan; iyi geceler...

uykunun ellerini ellerinden kaçıran...iğneyi kendine batırmadığı halde çuvaldızı batırdıklarına acımadan bağıran...sokak lambalarının yorgunluğundan utanarak şehri aydınlatan yaygaracı gök gürültüsü... dişindeki yeşil şeyin farkında olmayan, nerden çekersen oraya giden ülkemin güzel yüzlü sessiz sürüsü... içte kalan ukde... boşaza takılan akide... canı canandan ayıran afacan... kırk yıllık hatrına güvenip telvesiyle yalnızlığı kandıran fincan...iyi geceler taş duvar... tahta sedir... ortası delik; yamalı bendir...

aklıma yosunlarını sarmıyor bu tuz oranı çoktan bozulmuş deniz... normal değil; yolunda gitmiyor bir şeyler... gece gölgeleri kollarına almış arsızca becerirken, sokak aralarındaki fare deliklerine gizlenip duruyor; hepsi başka bir rengi kuşanmış kimsesiz ve yalnız sesler...

iyi geceler...yanından geçtiğim bütün insanlar...oturup kalktığım tüm ıssız masalar...yokuşlar... zamansız göçe teşebbüsten itlaf edilen zavallı kuşlar...

I..Ih! Normal değil, olması gerektiği şekilde olmuyor bazı şeyler; masada boynu bükük kalan rakı, yarısından ayırılmış beyaz peyni ve beklendiği halde hala gelmeyen mis kokulu kavun; iyi geceler...

eab...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder