29 Aralık 2010 Çarşamba

HÖYTTT!!!

Yerden kalkıp üstünü başını temizledi Jaşua...Altına işemişti...Ve sidiği pantolonunun iç kısmının kuru bir hal almasını sağlamıştı..."Hay Allah!" dedi kendi kendine...Bok mu vardı kendini böyle kaybedinceye kadar içecek?" diye hayıflandı...Ordan bir ak sakallı dede peydah oldu...Peydah olabildiğine göre bütün bu aksakallı dedeler esasen piç tiler...Ama bu onların suçu değildi tabiiki..."Bre zındık! Bu yanında yatan cıbıl avrat da neyin nesidir?" diye haykırdı ak sakallı...Jaşua şaşkın:"Aynı dili konuşmadığımız bu yaşlı insanın derdi nedir acaba?" diye düşündü...Ender de olsa Jaşua'nın da düşündüğü olurdu...Ak sakallı oturdu...Jaşua'nın yanı başında, yatakta sereserpe yatan Sibıl mırıldanarak uyandı..."Daha var mı?"...Jaşua onun ne istediğini anlayamadan, ak sakallının entarisindeki dalgalanma, hayatın çatıdaki anteniyle oynanması gerektiği duygusunu uyandırdı...Bir anda bir çok şey, aynı anda ve eşzamanlı şekilde uyandı...Gün mesela...Mesela, uzun süredir uykunun kışına yatan bir dişi ayı, uzak bir dağ başı mağarasında...Güzel bir kadını gören güzel bir adamın libidosu mesela...Üst kattaki seri katil Cinayettin Abi ha keza...Kıraç bir toprak parçasındaki bir papatya mesela...Sürekli olarak başına vurulup lokması ağzından alınan bir millet mesela... 

Jaşua, arkasında da katnem bir kuruluk hissetti...Canı yandı hatta kuruluk yapıştığı kıçını acıtarak etinden ayrıldığında..."Altıma da kaçırmışım lan!" dedi en anlaşılmaz ecnebicesiyle...Aklına kaçırdığını düşündü Sybil...Bu jaşuaya vermiş olamazdı...Hadi diyelim ki verdi; bu moruk tüm gece onları mı izledi? Hayır!Olamazdı...Ya cep telefonun yüksek pikselli kamerasıyla kaydedip yutupta yayınlarsa ne olacaktı? Nasıl bakacaktı Massacusets Tapu Kadastrodan emekli babasının yüzüne...Birden ağlamaya başladı... Ak sakallı acımayla öfke karışık mimiklerini kuşanarak baktı genç kıza..."Tevbeye geldi orospu! Nasıl ağlıo pişmanlıktan " dedi... Jaşua, Ak Sakallıya baktı önce...Sonra da Sybil'e... Kıçındaki acıyı düşündü...Ve birden deliye dönüp, Ak Sakallının boğazına sarıldı...Ak sakallının boğazı Jaşuanın ölüm kokan boklu elleriyle sarılıydı şimdi... Sibıl, "hayırrr" diye bağırdı...Jaşua, insanlık adına bu oğlancıyı yok etmek en büyük hayır Sibıl "dedi...Hayır işlemenin mutluluğu bir ışık gibi yayıldı genç adamın yüzüne... 

Barda sinekler içilmiş bardakların ağız kenarlarında birdir bir oynuyorlardı...Larvasını dökememiş dişi bir sinek, dişi ağrayan erkek sineğe yalvarıyordu...Ama erkek sinek oralı bile değildi...Çünkü Luisiana'daki akrabalarını özlüyordu...Andy Warhol, poposunun artındaki kaşıntıyı rengarenk boyayıp en dandik akımını osuruyordu tam o sırada sanatın... 

Bizim memlekette ihtilaller olurken tam da o sırada...Sıralı sırasız aşklar diziyorduk; güzel kokulu fahişelerin kuğu boyunlarındaki bembeyaz incilerin arasına...Bir inci, bir aşk bir de defne yaprağı...Rakı yine gecikti...Arkasından hemen ne dayabilirizki bu tarifsiz kederin...Ak sakallının cesedini buldular, düşlerimizin pis kokulu, bakteriyel çöplüğünde...Jaşua, şüphe içindeydi...Papaz'ın tırnakları uzun ve bakımlı diye marylee steep dellenirken...Anlayamıyordu...Küçük zenci çocuk efemineyse acık, Philip Seymour'un ne günahı vardı ki...Bir fincan kahve hazırladı kendine...Sibıl,artık ağlamıyor, Jaşua'ya bakıp yalanıyordu...Jaşua kızın niyetini anlamıştı...Hemen buzdolabını açıp, derin dondurucuya gizlendi... 

İndra Gandhi ile Mahatma Gandhi arasındaki gandilik ne zamandan beri bu kadar derin manalara gebeydi kimbilir? Entelektüel ayrımcılığın dip noktalarında gezinen bir şiir yazdı sonra Sibıl...Alacakaranlık her zaman ürpertirken içini dolunayda göte gelen bakirelerin... Bakiye varmış bakkala iki lira...Altı kat çıkıp bunu söyledi bizim oralı esmer çocuk...İki lira için çıkılan altı kat var ulan benim memleketimde...Bir de açık yakadan taşan memelere gözucuyla iltica eden sözde sadakat sembolleri...Jaşua donmuş bir şekilde çıktı gizlendiği yerden...Sibıl'ın kendi kendini tatmin etme çabalarının iğrençliğiyle sarsıldı sonra...Ne kadar anlamsızdı başından beri oysa hikaye...Kapattı gözlerini Jaşua...Mehmet açtı tekrar araladığında...Beşinci katta yorulmuştu..."Ben bu asansörü bozan lavuğun anasını arvadını...."...İKi lira için altı kat çıkmak zorunda bırakanların değil...Düzenin değil...Asansörü bozanın...İroni nedir diye sordu küçük kız...Mehmeti gösterdi, burnundan çıkardığı işaret parmağıyla muhtar...Altı kat...İKi lira... Bakiye... Sibıl ,Jaşua ve Mehmet... Yurttaaaaaşşşşşşşşşşş....Gel...Gelllll....


Eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder