17 Şubat 2013 Pazar

HÖLÖLÖÖÖÖÖÖ!!!


“Taaaaaakkkkkkkkkkk” diye vurup kadehi; coşturunca asidini bardağın ucuna doğru; dikiyorlar kafalarına bir dolu ergen “shut” tekniğiyle…Böyle içiliyormuş “hölölöö” küçük beyoğlu’nun büyük ambiansında… Her taaaaaaaak diye vuruşlarında; alkolsüz ve de gereksiz benliğimin hoplayışı da içimin hölölösünü mağdur kılsa da yapacak bir şey…

O zaman bir hesaplaşmadır sevi oyunlarında gözden düşen damlanın asıl nedeni…ten ile tin arasında dinsel metaforlar diziliyor boyunlarına gecenin  bembeyaz sürtüklerinin… gece olması değil midir zaten; ay’ın bu denli ışıksız kalmasının en yukarıda…onca ışıltısıyla günah şehrinin meleklerini toplayacak sanki ellerim…

Yanarsa hiç ummadığım anda alevler içinde çaresizce… ellerim yanarsa yarına dokunmak derdini nereye katlayıp koyacağım özenle… özenip bezenip hazırlanmışlar bir bardağın dibindeki son promili berbat damlaya kadınlar… platin tepsilerden varlıklarını yudumlatıyorlar hazırlandıkları adamların libidolarında… asmalı’da asmalı hepsinin gölgesini… tabi kanun nezdinde bir kararnameye isim bulmak için aylarca nameler döken hırslar kurban edilmeden aslında…

Bla bla blaaaa….yaz …kur… beyninin içi ağrısın… ağrı bile heybetlenemesin içteki o fena karmaşadan… heybetlenememek… Türkçede yokmuş bu arada … sistem uyarıyor beni yine… yiner anarşik bir kelime düşürdüm iki işaret parmağımın ucundan literatürüme… türümü bir anlayıp tanımlayabilseler bilim adamları…literatürüm konusunda beklenenden daha hızlı yol alacaklar…

Ah yol almak…yola çıkmak…yollanmak…yellenmek kadar efil bir huzur mudur peki aslında… Kimbilir… bu gidişin dönüşünde geride bırakılan bulunacak mı kimbilir…kim bilir…Koreli aslında ama bi türkle evlenmiş… şeyhmus bilir… olmuş kim bilir…neyse?

Sabah olmuş yine… darbukacı artık ritmi iyice kıstı… kısık ritimlerle gözlerime baktı… gözlerimde koca  boğaz  kan… ben her adım attığımda ardımdan ağlayarak yıkılan… mazi, kalbimde bir yaradır… Ne de çok sevdiğimiz bir fildi oysa, rahmetli Bahadır… Birde nişadır var…Ne skime yaradığını bilmiyorum asla…

Haaa! Bu arada; hırstan başka bünyesinde zerre barındırmayanlar… eğitim aldık diye; o eğitimi bir şekilde alamamış olanları insan yerine koyamayanlar… o eğitimi bir şekilde alamamış ama rüyasının gergefinden çıkıp hayallerini tokat gibi yaşama savurmuş bir adama çalıştıklarını unutmasınlar… aslında özeti budur hem memleketin, hem sevmenin, hem ihanetin, hem lanetin…

Mesela bir barın sokağa taşan oturaklarının başına beni dikseler tipine bakıp almayacağım bir kardeşimin ikidir tipime bakıp beni orada oturup ziftlenmeye layık bulamaması gibi… yani, pembe yanaklı bir alman kardeş, yada Amerikalı afro Afrikalı bir diğeri, gayet semirik(ahanda yeni bi kelime daha) kaidelerini teke zortlatırcasına gayet damsız konuşlandırırken Açıkhava birası taburelerine; benim naçiz götümün ecnebi muamelesi onur kırıcı hale sokuyor tüm varlık uzuvlarımı….

Topçu alekse hadi gel vatandaşımız ol gururlanalım adında “ali” olsun diye devlet’i ali kademesinde bir yalvarmadığımız kalmışken, tam on beş ay pek mühim bir sınırda çeliğin soğuğunu ülkesi için avuçlarında pişirmiş oricinal bir ali olarak ben de vatandaşlığına geçmek istiyorum artık bu cennet vatanın…çok mu la istediğim… beni de kabul edin vatandaşlığa… bende oturayım BARDA…

O zaman hölölö ulan, gecenin bu saatinin aslında sabahın bu saati olduğunu anladığım tam da şu ana…
İyi…
Eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder