28 Aralık 2010 Salı

UÇURT MA!

gölgenin bile hayrı yok aslında düşürdüğünde başını öne… önüne ne gelirse tekmeleyerek ağız dolusu küfürler kusmak, gecenin sabaha gebe düştüğü saatlerde… ağız dolusu yalnızlığı boca etmek, bandrolü karanlıktan görünmeyen büyük bir şilebin güvertesine… 

mendireği çatlak bir sevdanın, gönderine çekilmiş teslim bayraklarından, topraklarımın berdeline kurban edilen kimsesiz kızlarına gelinlikler diktim sonra uyanıp bir çırpıda uykuların en mavisinden… dikiş tutmaz ellerimle, dikiş tutmaz yaraların derdine düştüm, kibritçi kızın çıplak ayakları birinci derecede morarmışken… ne güzel lila kartpostallar gönderdim, uçtuğum ülkelerinden Akdeniz’in… 

kazablankada yanık karanfillerle harmanlanmış bir tenin ışıltısıydı beni kör eden aslında …aslında, aslı astarı olmayan söylentilerin resimlerini kahirenin kahır dolu piramitlerine çizerken enselendim ilk kez…ensemde delirtici bir sıcakla barselonanın taş sokaklarında ayaklarım kırıldı, takılıp ilk düştüğümde…livornoda liman işçileriyle sol yumruğumu sıkıp yürürken bir maç çıkışında kırıldı omurilik soğanım, faşit bir carbineri jopuyla… lyon daki marina ağasının ayaklarının önünde diz çöktüm ilk önce, Fransız kokulu bir kuğunun kanadından düşen tüyün peşinden savrulurken…atinada yitirdim benliğimi, dudağının kenarında başka bir ben ninnileyen bir güzelin tadında… 

sevdiğim her kadında sen vardın..sende sevdiğim her kadın… bu nedenle hala anlamını aradığı halde bir tülü bulamaz küçük adın… sessizlik… sadece olabildiğine sessizlik… bundan başka herhangi bir şeye yok hiçbir arzuhalim… ve kaç defa ecnebi adliyelerin adaletinde heba edildi, hiçbir dilde tam olarak özetlenemeyen mealim… 

tam olarak sıfır dört on sekizi gösterirken saat, akrabin mi yoksa yelkovanın mı daha teşhirci olduğuna karar veremedim… sonra… fark ettim ki en büyük kararlılığım olmuş, hiçbir konuda tam olarak karar veremeyişim… şimdi bir gün sen büyüyünce… aklın ermeye başladığında yani… ben çoktan gitmiş olacağım ya hani… okuduğunda tüm yazdıklarımı... o zaman sever, özlersin belki de beni… ben şimdiden ne çok sevip, ondan da fazla özlüyorken delicesine seni… başını… öne… düşürdüğünde… nefesin bile anlamı yok…nafile…. 


Eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder