29 Aralık 2010 Çarşamba

AMNEZİ

Neydi sahi senin adın 
Kaç bine bölünmüştü yolculuğun 
Kızıl bir nehir gibi ilerlerken damarlarının içinde 
Arsız sızılar hayli evvel bir zaman 
Yalnızlığın en ekşilerini kuşanıp hastalıklı bedene 
Beden bedene histerilerin teri bulaşırken 
Tuz oranı yüksek bir şekilde diline… 
Beni tanıyor musun peki? 
Varlığıma konulan adın 
Bedenimi çiğneyip ruhumdan geçen 
Kırık topuklu bir sürü başka kadın 
Anlamlar neden kuşağına dolanmış göğün 
Ve renkli bir sinemaskop hüznü kopyalayıp duran 
Bu hep düşüşüm 
Düşten düşe düşürülüşüm 
Kimsin ben 
Nerden gelmedim nereye gidemiyorum ayak bileklerimden 
Milyonlarca işgüzarlığı örümceklerin 
Beynimde sızıyan şey neyin nesi 
Kimim var mı benim? 
Peki ya kimsem birikmiş mi bir yerlerde 
Varlığımın amnezisinde yiten 
Kaç hayatım var benim 
Darağaçlarının yemişlerinde tükenen… 
Karşımda duran yüz 
Ne zaman bu kadar değer kaybetti onca sıfırı atılarak? 
Adın neydi sahi senin 
Kaç ana birleşip te bir seni mi doğurdu 
Kuraklığına doğduğun tutsaklıkların 
Bir kuru ekmek 
Küflü peynirin otunda biten bakteriyel bir tokluk 
İçimden atamadığım 
Tuhafça gururlandıran başıbozuk bir yokluk 
Yokum ben 
Ne baharın kana karışan uyuşturucu maddelerinde 
Ne şehirlerin her sene yükseltilen asfalt caddelerinde 
Neyim ben 
Adıma ne diyorsunuz siz 
Hamam böcekleri gibi ışığa yakalanınca ödlekliğimden 
Suya düşen bir gölgenin kıyısına öbeklenmeden 
Nasıl tanımlar ekliyorsunuz bana 
Tüm bunların hepsi bir yana… 
Neydi sahi senin adın 
Kaç bine bölünmüştü yolculuğun 
Kızıl bir nehir gibi ilerlerken damarlarının içinde 
Arsız sızılar hayli evvel bir zaman 
Yalnızlığın en ekşilerini kuşanıp hastalıklı bedene 
Beden bedene histerilerin teri bulaşırken 
Tuz oranı yüksek bir şekilde diline… 
Adın neydi senin? 
Kaç gözyaşı hüküm sürdün bende 
İçinde kıvranırken kimsesizliğin 
Artık gülümseyen bir bebek yok gözlerinde...

Eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder