Neydi sahi senin adın
Kaç bine bölünmüştü yolculuğun
Kızıl bir nehir gibi ilerlerken damarlarının içinde
Arsız sızılar hayli evvel bir zaman
Yalnızlığın en ekşilerini kuşanıp hastalıklı bedene
Beden bedene histerilerin teri bulaşırken
Tuz oranı yüksek bir şekilde diline…
Beni tanıyor musun peki?
Varlığıma konulan adın
Bedenimi çiğneyip ruhumdan geçen
Kırık topuklu bir sürü başka kadın
Anlamlar neden kuşağına dolanmış göğün
Ve renkli bir sinemaskop hüznü kopyalayıp duran
Bu hep düşüşüm
Düşten düşe düşürülüşüm
Kimsin ben
Nerden gelmedim nereye gidemiyorum ayak bileklerimden
Milyonlarca işgüzarlığı örümceklerin
Beynimde sızıyan şey neyin nesi
Kimim var mı benim?
Peki ya kimsem birikmiş mi bir yerlerde
Varlığımın amnezisinde yiten
Kaç hayatım var benim
Darağaçlarının yemişlerinde tükenen…
Karşımda duran yüz
Ne zaman bu kadar değer kaybetti onca sıfırı atılarak?
Adın neydi sahi senin
Kaç ana birleşip te bir seni mi doğurdu
Kuraklığına doğduğun tutsaklıkların
Bir kuru ekmek
Küflü peynirin otunda biten bakteriyel bir tokluk
İçimden atamadığım
Tuhafça gururlandıran başıbozuk bir yokluk
Yokum ben
Ne baharın kana karışan uyuşturucu maddelerinde
Ne şehirlerin her sene yükseltilen asfalt caddelerinde
Neyim ben
Adıma ne diyorsunuz siz
Hamam böcekleri gibi ışığa yakalanınca ödlekliğimden
Suya düşen bir gölgenin kıyısına öbeklenmeden
Nasıl tanımlar ekliyorsunuz bana
Tüm bunların hepsi bir yana…
Neydi sahi senin adın
Kaç bine bölünmüştü yolculuğun
Kızıl bir nehir gibi ilerlerken damarlarının içinde
Arsız sızılar hayli evvel bir zaman
Yalnızlığın en ekşilerini kuşanıp hastalıklı bedene
Beden bedene histerilerin teri bulaşırken
Tuz oranı yüksek bir şekilde diline…
Adın neydi senin?
Kaç gözyaşı hüküm sürdün bende
İçinde kıvranırken kimsesizliğin
Artık gülümseyen bir bebek yok gözlerinde...
Eab.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder