28 Aralık 2010 Salı

İN DI DİT KAR!!!

nedir  ulan saatin bu denli gecikmişinde bizi öğüten zavallılığın tanımı?... masada bir sürü boş ve hayli loş bakıştan başka ne var ki kalanlardan çıkarınca bütün kalmayanları?...hikayesiz kahramanlar gibi, bir sürü masala abanıp kapı dışarı ediliyoruz oysa, aldığımız her yudumda… abanıyor, adam kadına olanca gücüyle… kadın abandırıyor gölgelerden kurduğu kaf dağının şiirsel büyülerinde… hepimiz aptalız oysa… sadece kadın en zekimiz… o delicesine eğleniyor… biz eğlencesinin şahı, matı yada fazla janjanlısı… bir tabak daha kabuklu fıstık geliyor… mevzuu kafkadan açılıyor… babamın Kafkalarını çalardım gizlice diyor, zeytin siyahından çalıntı afacan gözleriyle hayal kahramanı küçük kız… hepimiz sırayla ahkam kesiyoruz, kafkadan ne denli anladığımıza dair…

Ne işim var lan benim burada oysa… oysa, özlediğim küçücük bir parçam, bütünüm umurumda değil yıllardır… beatiful bir tango eşliğinde aklımızı gizlediğimiz alkolün al kolları ruhumuzu kuşatan aslında, başka bir sikim değil… bu saatten sonra, çıkıp sokağa bütün ruhları etlerinden soyarak bir yığın haline getirip yakmak istiyorum delicesine… ama kumdan yığınlara atlamayı maharet sanan kız çocukluklarının ayaklarını yeniden yakmasına sebep olmanın den halinden muzdarip, duvarları köz halindeki aklım… artık pek bir anlamsız ölesiye saklım…
Babamın Kafkalarını çalardım gizlice… gizlice, kendi babamın Kafkasızlığından utandım, tuvalette deliği denk getirmeye çalışarak işerken… kafkama takmadığım günahlarımdan oluşturduğum rengârenk abaküsü küstü göz bebeklerime önce… sonra, bir sürü sonraya aforizmalar teyelledim arsızca… memet, onurlu işçiliğinde başka hikayelerin ruhlarına soyunmanın… yan masadaki eleman, bir tabak salatalık ve iki cümleyle hepimizi taca fırlatıp gitti ve hepimiz öğrendik ondan cyrano’nun güzel kadın ellerini öpmeden sadece kokladığının büyülü gizemini…

Hızla giden kırmızı ve modeli düşük bir arabadayım… arabanın modeli düşük ama ben istemediğim kadar acımasızca yükseğim… “en büyük asker bizim asker” diye bağırıyorum yarı belime kadar sarkarak arabanın arka camından… ön koltuktakiler umurumda değil… arabada bize ait bir asker filan da yok… ironi halinde korkarım aklım… trafik takılıyor peşimize… ama gecenin dördü… şehirde trafik bile uykuda… hem de osura osura… ama peşimizde sıkıntıdan daralan kardeşler ısrarla… yakalarsa yatıracak kıçımızı sekizde sekiz kusura… aslında haksız da değiller ya… yollar boş ama biz sekizde sekiz, sek iz… tam anlamıyla…

Mesela yiyip çekirdeklerini tükürüyorsun ikişer ikişer ama, bembeyaz bir kalbin üzerine dövülmüş görüyorsun… damarları koldan yüreğe uzayan… sonra düşünüyorsun; neden sadece tek olanlar mevzuu olmaz dövmelere şu kirazın da illa da ikilisine sarmal bir mana yüklemektedir zaman diye…
Zaman durur… bir seyyah yanaşır kıza… “öyle bir enerjin var ki bir saattir peşinden ayrılamadım vallayi “ der… Kızın veresi yoktur… adam mailini falan verir… kız o maili atmaz… adama mail de atmaz… ama kağıt cüzdanında durur…

Hepimiz hayır diyeceğiz… hayalet gibi atan kalplerimizin sesinin duyulmamasına… eski solcuların, sosyal demokratım diyen bir takım sözde solcular tarafından kayıtsız şartsız, diyet ödercesine hiçbir üretim yapmadan doyurulup semirilmelerine… kendi kabilelerini daha fazla kalbimizin vadilerine yerleştirmek için stratejik manevra yapan yeşil entarililere…hayır diyeceğiz… sözleştik ve kalktık masadan… masa ağlamaya başladı… çünkü geceydi… ve hepimizin varlığı… maalesef, sadece iki heceydi!...

Amannnn….. siktiret şekerim… uyandığımızda hepsi halisünatif birer bahane olarak, eksik parçaları arasında yerini alacak nasıla hiç tamamlayamadığımız pazılarımızın… o zaman… hep beraber… yaba… daba… du...!kemikleriniz her gece, şehvet depremlerinde masalara yatırılıyor be Deniz… ben en çok, ona uykusuz kalıyorum sabaha kadar… özür dilerim… gücüm yok! Engel olamıyorum….
Kafkalarını çalardım gizlice babamın… Kafkaları olan bir babaya sahip olduğu için ne çok kıskandım, kara gözlü sevimli sürtüğü… sürtmenin yakıştığı bu denli doğru bir kız çocuğu gördüm düşümde… düşümden düştüm… önce başım, sonra burnum kanadı… ve bir daha bilmediğim boka sokmadım uzun ve şekilsiz burnumu….

eab...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder