28 Aralık 2010 Salı

AŞK'ALAŞIM!

rüzgar ekince saçlarına, en güzel hasatların habercisi olur bahar yağmurları… Öylesine duru ve sakin bir bebek var ki gözlerinin içinde… içinde bin bir gece masallarının bin bir kısım tekmili birden bir sevda… 

çoktandır tınısı genize yerleşmiş bir türkünün, sözlerini bulmak gibi çocuksu bir sevinç sarıyor aklımı… aklımı varlığının esrarı ile afyonladığım her karanlık gecede… sevda masalları birikiyor parmak uçlarıma… uçlarımın arası giderek açılıyor anlamsız bir aceleyle… seni arıyorum ben her yerde… yer derde seni sarıyorum…. 

başımda sürtük migren fahişesi; seni besteliyorum bütün boğumlarından yeniden… düşüme gizlice seni alıyorum; basıyorum içime ; içimin bütün nafile siğillerine… bulut dökünce tenine, büyülü bir gökyüzünü salındırıp durur kalbimde usulca uçan turnalar… 

sevdaya den hali ekler bütün yazarlar… o yüzden, yüz bulur yüzsüzlüğüm ve gökyüzüsüzlüğüm, eteklerindeki çiçeklere sürünerek… en yalın halde nasıl sevebilirim seni diye dertlenirim; içtiğim her kadehin dibinde… en basit ve sade nasıl öpebilirim dudaklarındaki hüznün çizgilerini? 

en kısa nasıl anlatırım içimdeki uzun metraj sessizliklerin kızıla çalan gök kubbe deliliklerini? oysa belki değil, kesin bir film gelmiştir şehre, bir güzel orman olmuştur ve gülümsemişsindir sen bir yerlerde… aşkalaşım geçiriyor ruhum; düşürüyor derdimi artık yüzüme… 

yüzümdeki bütün sinirleri sıyırdım oysa ben…oysa bütün sınırları zümrüdü anka kuşunun sırtına yükledim… ansızın sızıyan gözenekleri etimin, artık garantörü değil ne etimin ne de betimin… benzim dünden beri atık, ayarımla oynanmaması gerekir noktasındayım ömrümün… 

bir sevişmenin masalsı anlatımına yattım rüya diye sana dair… dilimin gönül çukurunda bıraktığı leke, nemli bir gölge gibi dolunaydan sana kalan…nefesini her alıp verişinde sen, ışık çarpıp milyonlarca parçaya bölünüyor tenindeki kristallerin arasında…” sen aşk yazabilir miydin lan” diyor sıkı bir can dost gülümseyerek telefondan… ben aşk yazabilir miydim diye düşünüyorum bir süre, onun ardından…

ardından, hiç tanımıyorsan eğer diğer kahramanını destansı bir aşkın; yazabilirsin duygusu peydah oluyor içimde… İçimde, bütün dışlanmışların ortak narası çarpıp duruyor sessizliğimin duvarına… sevda, küçük bir serçe şimdi… avuçlarımızın arasında; ürkek, korkmuş, üşümüş ve kimsesiz… 

parmaklarımız hem celladı serçenin, hem de sıcacık sığınağı bir yerde… Sevda, avuçlarımızda aslında… Avuçlarımız, bu kadar nasır tutmuş olmazsa yalnızlıktan… Çıldırtıyor… Öldüresiye bir acımasızlıkla delice ağırıyor başım… Gözlerimin rengini, gözlerinin renginde başka bir renge dönüştürüyor; bu saçma sapan aşk alaşım… 

Eab.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder