17 Şubat 2013 Pazar

BİRİKİNTİ...


Çokçadır ikindilerin peşini bıraktı yaşlı adam... gözlerinin toprağa bakmasından ziyade genzinin her yağmur sonrası toprak kokusuna kesmesiydi habercisi ölümün...ölümün de bir posta pulu olmalıydı sağ üst köşede arz ı endam eden...kısa cümleler kurmaya başladığında akıl, elini yakasından çekmeye başladığın anlamına gelir hayatın... biraz beyaz peynir...bir iki dilim kavun...çokça kırk hayal...masanın ayağı gacır gucur ağlamalı ama illa...

o kadar çok şey atıp durmuş ki zaman içine...içi kaldırmaz olmuş en küçük suistimalini yüreğin...ellerinin çizgilerinde onlarca terkedip gidiş...ve bu manasız dolunaylarda bir başına, geçmişe çevirip başını; haybeye seyrediş...gönlün envanterini tutarken dişlerinin arasında, en unutulmayanları diziyorsun bir biri peşi sıra...listene dönüp dönüp bakınca; sahip olduğun gölgen bile yabancılaşmış artık sana...

bu kadar fırtına ekip, hiç kasırga biçememişsin mesela...mesela şöyle adam gibi, naralar attırırcasına sokaklarda içememişsin bir kere bile...hiç bir sevişme, aklının duvarında mıh gibi yer etmemiş; edememiş oysa...kaç uçurumdan atlamış, hiç birinden kolların kanada dönüp uçuramamış varlığını mesela...onca şey...gerekli gereksiz, bunca saçmalık...

şimdi,

sessizce durup beklemenin...yada dönüp ardına bile bakmadan gitmenin...hayır hayır... bir buzulun ellerinde yavaşça erimenin... zamanıdır...

EAB.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder