28 Aralık 2010 Salı

YALNIZLAR ÇOK KALABALIK...

Aslında içindeki kalabalıktandır yalnızlığı yalnızların… yalnızlar, onlarca cinayetin ağrılı failleridir çokça… çokça bilinmezli denklemler gezdirirler dehlizlerinde arapsaçına dönmüş saçlarının altında… altında başka başka hikayeler besteledikleri sıradan sokak sesleridir uykularını kaçıran gecenin bir yarısında… 


iki kişilik, üç, dört, altı, dokuz kişilik senfonik duygusallıklar bestelediklerindendir yalnızlıkları kimi zaman…kimi zaman, saman altından alyuvar yürüttüklerinden , kirli ellerini alınlarına her sürdüklerinde kan kokusu gezinir genizlerinde… siyah beyaz, bilemedin sepya resimleredir en büyük merakları…yalnızdırlar çünkü…çünkü yalnızlık bütün pantonesindeki boyaları dökmüş eski bir duvardır sığınaklarında yalnızlığın… 



çok kedi var… köpek… kuşlar… çok…insan var… çok hayvan var… ayılar… aslında en büyük yalnızlık onlarda var… koca bedenleri ve yaşamak için öldürmeleri varoluş biçimleri oya… onlar ayılar…. Ayılar sosyalleşmekten ne anlarlar? Siz yalnız kalabiliyor musunuz? O, kalamıyor… Ben kalamıyorum… Gürültü var sürekli içimizde… 



Sarışınlar, kızıllar, kuşlar, metamorfozlar ve ayılar… yalnızlar kalabalıktır… Kabalıktır, onlardan gelen seslerle genleşmek sıcak bir yaz günü güneş altında… Aslında… Aslı olmayan bir bohemin gırtlaklarındaki elleridir yalnızlık… şarkıdaki gibi afili olan, yalnızlıktan utanıp her yerine sürülen bok rengi bir aymazlık… 



anarşik sergilerde, pornografik mutasyon türünden laflarla örter aklının edep yerlerini kimi kalabalık dolu bir yalnız… kimi ne kadar daha anlaşılmasam o kadar daha kalabalıklaşırımın uzun metrajlı dublörsüz yalnızı… elini tuttuğu kocaman adamın avuçlarında kaybolmuş küçük bir kızın yalnızlığıyla… kendiyle konuşmaktan başka hiçbir somut diyalogu olmayan sana monolog erbabı da yalnız mesela… 



anarşi istiyorsan, iktidara da muhalefete de muhalifim diyorsan bir şey öner diyen de yığınlarca acı dolu başka bir yalnız… ne çok sivri sinek var… hamam böceği sonra… nazım’ı överken, nazımın izinden gidene dudak bükenler sonra… ne çok… var… 



Yalnızlar kalabalıktır. Kabalıktır, yaşlı bir teyzenin otobüsteki ayakta duran yalnızlığına oturarak sadece bakmak… hamile bir kadının karnını ayakları üzerinde taşımasına şahitlik ederken, cama yanağı yaslayarak, yalnızlığın tadına varmak… 



kalabalıktır yalnızlar, oturacak yer olmadığından hep demirlerine tutunurlar yolculuklarının… ondan elleri çatlak ve soğuktur…tuttukları demirin çeliğinden işler içlerindeki kitlelerin meydan dayakları yüreklerine… Ne kadar insan? Ne kadar çok…arabalar, klaksonlar, fraksiyonlar, hırslar, hırssızlar, pezevenkler, orospular, ibneler, ince tüllü kanatlarıyla, envai çeşit hastalıklı kelebekler…. Ne kadar… Sessizlik… Araba kornaları… Tek başına başını duvarın yosununa sürterek içine çıkılmamak üzere girilen alkol komaları… dövmeler, dönmeler, dövülmeler sonra… Sonra, gecenin dördünde… normal zamanlarda akmayan musluktan damlayan su damlaları… aynı ve düzenli aralıklarla… burundan kanayan, çatlak damar firarları… 



Yalnızlar aslında değil, kesin olarak kalabalıktırlar… picasso’nun bütün geometrik memeleri, dali’ nin ucu sivri vajinismus hileleri, veysel’in bethoveenden geri kalmayan özrüne rağmen dehalaşan yüreği, okuduğu kitaptaki üç harfli bir kelime…



yalnızların kalabalığının startıdır sadece… ayaküstü göz gelinen bir çift göz… açık yakadan görünen bir meme çatalı ve terk eden her sevgilinin ardından protesto edilen en hazin sevda maslı… Bütün yalnızlar kalabalıktır; hınca hınç doludur içlerindeki isyanın kızıl meydanları… O, kalabalığını rengarenk boyayabilenlerden… Cemal’le konuştuk biraz… 



film yapmış yine…pilim her bittiğinde, uzanıp o kadar uzaktan, bağırabiliyor o benim içimdeki cehennem kalabalığına… Peki o zaman nedir yalnız? yalnız…tek ve hür…Bir ağaç gibi…Özgürce! I ıh… Ona da çok gelen giden oluyor… rüzgar mesela… mesela tırtıl… 



Kuşlar.. Böcekler mesela… Mesela sadist ve yarım kalması pek muhtemelen bir aşkın çakısının ucu yada… top sakallı kızı anlattı bana Cemal… ondan konuştuk uzunca bir süre… aklında yaratmış bu kızı… olmayan bir kızı konuşmamızı sağlayan şey ise ikimizin de içindeki aynı sızı… 



Eab. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder