28 Aralık 2010 Salı

8 HÂRE

Sekiz hare vardı küçücük bedeninin çevresinde… Çerçevedeki düşmüş ahşap parçalarından kalan izlerde, bayağı eski zaman dokunulmuşlukları… Küçük bedeninin çevresinde sekiz farklı dilde tam 8 faklı hare… Ayrı ayrı renklerde çevresinde sıralanıp, benden başka hiç kimsenin fark etmediği 8 hare… Yuvarlak ışık huzmesi… Ya da yuvarlak hatlarıyla aklından geçen küçücük bir kadının delice bir tutkuyla gözleriyle seni süzmesi… Biradaki maltın mideme ettiği dışında, iç savaşlarının tümünü kaybetmiş bir bölünmüşlük zavallılığında ömrüm yine…

Alkol kokusu… Müzik kokusu… Karanlığın bu denli saçma sapan korkusu… Sekiz hare vardı küçük bedeninin çevresinde… Yağmur yağıyordu… Sokak açmış bütün iliklerini kucaklıyordu günlerdir süren sıcaktan bunalmışlığı nedeniyle yağmuru… Yağmur bakıyordu harelerin birinin içinden… Geriye yedi hare kalıyordu. Fanzinin birinde bir çocuk yazma nedenini açıklıyordu… 

Önce okuma beni tripleriyle çarpıcı bir yalvarış cümlesi kondurmuştu yazının giriş bölümünün bir türlü girilememiş cümlelerine… “Sürüden ayrıl” diyordu üst başlıkta… “Ayrıl sürüden” ve “gel biz sürüleşelim” tadında… Kendisini kuşatmış “ben” birinci tekiliyle başlayan bir sürü cümle, kelime, hece, noktalama ya da noktalamama… fanzin ikinci haresi küçük bedeninin…

Küçük boylu küçük adam elinden tutmadığını söylüyor bir taraftan hiçbir karşı cinsin… O nedenle karşı cins genelinde toplanıyor senin kadın, benim hatun dediğim…”ama arabam var…” diye de tüm koşullarını yerine getirdiğinden emin bir dişi elinin sıcaklığını avuçlarında hissetmenin… Küçük adamın arabası üçüncü haresi, harelerinden habersiz küçük bedenin… Çocuk eski solcu bir ailenin aşkının meyvesi belli… Gözleri deniz, adı devrim… Ama küçük düşlerin ötesinde bir sıçrayışı yok daha yukarılara…

Parmaklarındaki tel nasırlarından başka liyakat madalyası yok yaşama dair… Ve bir de “deli yabancı” bir repertuar… Niyeti öyle değilmiş gibiyse de küçük bedenin kokusunu tatmak için yanan beynin repertuarı da dördüncü haresi kadının… Çıkıp gidiyorum… Yağmur istiyor biraz sırtım… Yağmur fizyoterapisine ihtiyaç duyan bedenimi kıramıyor fikrim. Hadi! Çıkıp gidiyorum… Hani çok içki içildikten sonra çorbacıda sarımsaklı işkembe içerler ya bütün ağır ağabeyler ve ablalar? Benim de canım fena halde ağırlık çekiyor.

İşkembe diyorum… İşkembem bütün gücüyle gurulduyor. Yağmur yağıyor… Islanmamak için çorbacı saçaklarından yürüdüğü halde daha çok ıslanan ağır dekolteli, yüksek dozda anason almış bir dilber incecik topuklarını sürüye sürüye sallanarak geliyor… Gecenin üçünde… Mutsuzluğu gelip sırtımdaki masaya kuruluyor… Büyük bir aşktan ya da kalabalıktan kaçmış bir hava sarıyor ona dair aklımı… Aklımı kaçırmamam gerek yoksa eve gitmenin başka bir yolu yok… Kırmızı straptezli kız beşinci haresi küçük bedenin çevresindeki…


Sallanıyoruz geceden kalmış boşları duraklardan toplayarak karşıya bizi götürüp yalnızlıklarımıza serpiştiren otobüste; eşzamanlı bir devinimle… Devinimimiz altıncı haresi küçük kızın… Kızın tutkusunu seviyorum, ama o farkında bile değil kendi tutkusunun… Arkadaki çocuklar koyu bir müzikoloji muhabbetine başlıyor… Her şeyin “oloji” taraflarından iğrendiğim için gururlanıyorum bir süre salakça… Arkadaşlıklarının ağzının içine bakılanı konuşuyor, egosunun gölgesinde hazmetmeyi kabullenmiş olanı da hayran hayran dinliyor… Müzikoloji çok zor diyor diyalogun esas oğlanı… Süper deli bir hocası Alsancak özelinde rockset hibrit uygulamalarının neler olduğunu anlatınız diye bir ödev vermiş… Öyle diyor! Diğer çocuk iki kız muhabbetinin ardından “ağabey o dediğin neydi” diyerek kafaya alınıp alınmadığının muhakemesini yapıyor…


Esas oğlan amerikan aksanı bir bolu ağzıyla cevaplıyor…”S...r lan” diyorum içimden… Ama esas oğlanın s...irmeye niyeti yok, o hala eğitim ve öğretim sistemimizin verdiklerini kusuyor… Esas oğlanın kusmuğu tutkulu küçük kadının yedinci haresi oluyor. Ve ben atıp kendimi sırtımı acıtan şilteme sızarken, sekizinci hare bütün gece karanlıkta küçük kızı becerip duruyor. Ve yağmur yağıyor seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor. Bu salak Arap kızı kimi neden bekliyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder